Sayfalar

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Ö.Faruk

Ö.Faruk'un sevinç nağmeleriyle şenleniyor yoğun bakım,
Yüreğim gülüyor  bişeylere nedenini bilmeden
Anında kara bulutlar sarıyor bedenimi
Bu nağmeler susacak diyor
Çok yakında....
Yanıyor yüreğim, gözlerim
Bir kez daha bakıyorum yataktaki ufacık bedene
Kime ne demem gerek bilmiyorum
Belki de korkuyorum....

                                                             Lâle

Galatasaray balık yastıklar

Merhaba,

GS balık yastık modellerim.














Sevgiyle kalın.

Bir kitabın anlattıkları


Selam,

Uzun zamandır sizlerle kitap paylaşmadım. Her okuduğumu değil de sadece beğendiklerimi paylaşıyorum. En son okuduğum kitaptan minicik bölüm sizlerle paylaşacağım ama  kitap ismi vermeyeceğim. Çok da zaman ayırmanızı gerektirecek bir eser değil diye düşünüyorum (bunu yazarken biraz da kendimi suçlu hissediyorum,  kolay değil yazmak, yayınlatmak, zaman ayırmak  vs.)

Hayatının belli dönemlerinde yollu Müslüman, Hristiyan,  Yahudilerle kesişiyor yazarın.
Aldığım notlar;

 1-      …. Karısını kaybeden adam,

-          “Onu seviyordum” dedi.

-          “Yani… onu gerçekten seviyordum”

-          Ve… bir kez bile bunu ona söylemedim.

  •        Hiçbir şey, ama hiçbir şey söyleyemediğimiz şeyler kadar bizi rahatsız etmez.

 

2-      Pek çok insan acı çekiyor (ne kadar akıllı, ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar) ağlıyor, özlüyor, inciniyor. Ama hayata saygı duyarak yaşamaya devam ediyor.

3-      “Yargılamayın” 

           Sadece Allah’ın bunu yapmaya hakkı var.

4-      Öldükten sonra Allah (c.c.) ile konuşmak için 2 dakikanız olsa onunla ne konuşurdunuz.

    

Kitap bitti.

 

 İlk defa  4. Sorunun cevabını düşündüm. Böyle bir randevu gerçekten olabilir mi? Allahım, sadece Hz. Musa’ya nasip olan bir durum, hatta olsun peygamberimiz gibi perde arkasından da olsa….  acaba ne derdim. Düşün düşün düşün….  Sorar mıydım

- Neden dünyada bu kadar kan dökülüyor, çoluk-çocuk ölüyor, acı çekiyor?
- Neden bir yanımız aç-bir yanımız fazlasıyla lüzumsuz, israfkâr tok?
- Kader tamamen alnımızın yazısı mıdır? Alın yazısında boşluk var mıdır? Varsa o boşluğu ben mi kader mi dolduruyor?

Haddimi aşar mıyım, aşar mıydım?

Sonra aklıma geldi, duayla “birebir konuşmuyor muyuz” ? Biz onu duymasak da….


2. madde ise;  etrafınıza bakınız, tablolara (maske diyorum ben) dikkatli bakınız…. Gördünüz mü?   Tablonun  orjinal halini…..  
ve bazen sabırsız olduğum için kendimi sorguladım. Ne olursa olsun zaman geçiyor ve geçen zaman asla geri gelmez.  Hayatı buna göre yaşamak lazım.


 Dikkatimi çeken bir konu da aslında bizim dinimizde de “her şeyin Allah’tan geldiğini”  ama Müslümanlara bakınca “galiba unuttuk” dedirten o gerçeğin Hristiyanlık’ta da olduğu…  ama onlar Hz. İsa’ya şükrediyor. Kiliseye  yapılan yardımlarda kişilere teslimiyet yok (kitapta öyle görünüyor, gerçekleri sizin yorumunuza bırakıyorum). “Hz. İsa’ya şükrediyorlar, bizi seviyorsun yardımı sen getirdin” gibi.  


Aslında Kuran’da da  belirtilen  kula kul olmama durumu, “her şeyin Allah’tan geldiğini bilmek”, güce tapmamak.

Dünyada var olan gidişata bir bakın...  bir de  "Kutsalımıza"

 


Sevgiyle kalın…

26 Temmuz 2013 Cuma

Fenerbahçe taraftar balık

Merhaba,

Kargo ücreti alıcıya aittir.







Sevgiyle kalın..


Muzlu kek

Merhaba,

Daha önce de belirttiğim http://aynurunaynasi.blogspot.com/2013/06/limonlu-kek.html gibi tüm kekler için sabit bir ölçüm var ve kekin ek malzemesine göre bu ölçüde minik değişiklikler yaparım. 

Malzeme:

3 adet muz
2 su bardağından biraz fazla (yarım değil) un
2 ad yumurta
1,5 su bardağı şeker
1/2 su bardağı sıvıyağ
1 su bardağı yoğurt
Kabartma tozu
Vanilya

Yapılışı: Yumurtaları iyice çırpın, yoğurt, şeker, sıvıyağı ekleyerek çırpmaya devam edin. Güzelce ezdiğiniz muzları da ekleyin, hatta muzu 4 adet yapabilirsiniz. Unu ekleyin ve iyice karıştırın. Vanilya ve kabartma tozunu mikserin en düşük ayarında da çırptıktan sonra kek kalıbına dökün ve 180 derecede yaklaşık 45 dakika pişirin. Fırını kapattıktan sonra  yaklaşık 2- 3 dakika keki fırında demlendirin ve kalıptan alın. Ben kalıba yapışmaması için azıcık un veya ince çekilmiş fındık-ceviz elimde ne varsa kalıbın altına serpiştiriyorum.  

Yeğenlerim beğeniyle yediler. Afiyet olsun.

Sevgiyle kalın... Gülümse...

Rabia

Hiç tanımıyorum seni
Ama yüreğimi yaktın, biliyor musun?
Ne hayallerin vardı kim bilir?
Yaşamaktı tek amacın
Ağır geliyordu kafandaki değil mi?
Çıkartıp kurtulmak istedin o illetten,
Ürkekti etrafa bakışın,
Benim sana söylediğim tek şey,
"korkacak bişey yok güzelim.
Canını yakacak hiçbir şey yapmıyorum"
Ne düşünüyordun o anda bilmiyorum.

Çok korktun mu canım.
Bilemezdin tabi ki..
Bilemezdin...
Kafandaki urla, canının da gideceğini
Henüz 12 sinde Rabia'nın biteceğini...
                                                      
                                                Lâle

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Şeref Abi Special

Merhaba,

Size kahvaltı için harika bir tarif vereceğim. Çok kıymetli Şeref Abim'den  öğrendim, muhtemelen eksikleri var ki aynı lezzeti yakalayamıyorum  ama Değirmendere'nin havası, suyu, denizi, güneşi, Şeref Abi'nin parmaklarının lezzeti hepsini düşününce bu lezzeti yakalamam mümkün değil. Bu arada sizleri özledim :)

Tarifimiz bir o kadar da besleyici. Çocuklarınıza mutlaka ama mutlaka yapın derim, bayılacaklar, tabağı silip süpürecekler (bu kadar reklamdan sonra yapmazsanız ayıp olacak :)  )

Malzemeler:

Sucuk
Sosis
Kırmızı biber
Yeşil biber
Beyaz peynir
Kaşar peyniri
Dereotu
Maydanos
Yumurta (kişi başı 1 adet)
zeytinyağı (sızma kullandım)

Yapılışı:

Önce zeytinyağda sosis, sucuk, kırmızı biber, yeşil biberi birazcık kavuruyoruz (buna terletmek  deniyormuş, hafta sonu izlediğim İtalyan gurmeden öğrendim, kızartmıyoruz terletiyoruz). Ayrı bir kapta kişi başı 1 yumurta,ezdiğiniz beyaz peynir,küp küp doğranmış kaşar peyniri, ince ince kıydığınız dereotu, maydanosu bi güzel karıştırın ve ocaktaki karışımın üzerine ekleyin, hafif karıştırın. Kapağını kapatarak altının biraz pişmeyini bekledim daha sonra ters çevirerek üst kısmını da pişirdim. Misafirlerinize, çocuklarınıza besleyici harika bir lezzet. Sıcak servis yapınız. Ellerime sağlık :)
 benim kırmızı biberim yoktu, yeşil biber ekleyebildim.

 Kaşarları minik küp küp doğrayınız, benimkiler azıcık iri olmuşlardı.




 Çevirmek için düz bir kapağa ihtiyacınız olacak, Karadeniz'li olarak hamsi tavamız olduğundan benim için kapak sorun olmadı (veya marifetli bayanlar geniş tabak altı da aynı işlevi görür)
 Servise hazır.


Sıcak servis yapınız.

Sevgiyle kalın... Gülümse..

Fırında Kabak Mücver

Merhaba,

sizlere hafif mi hafif bir kabak mücver tarifi yazacağım.   2 kez internetten aldığım tarifleri denedim ama damak tadıma göre olmadı. Hafta sonu aşağıdaki malzemelerle yaptım daha hafif olacağını düşünerek ve bu tarifi sevdim.

Malzemeler:

Yine ortalama ölçü vereceğim. Çünkü benim kabağım köyde yetişmiş pazardakilere göre daha iri olan kabaklar olduğu için 1 adet kullandım.

4-5 orta boy kabak (ortasını alın)
2 avuç (kapalı) beyaz un (3 de deneyebilirsiniz)
1 yumurta
tuz
dereotu
zeytinyağ

Yapılışı:  Önce kabakları rendeledim. Biraz sıkarak suyunu aldım (çok sıkmadım aksi takdirde kuru oluyor). Sonra tüm malzemeleri karıştırdım ve fırına verdim. Üzeri biraz kızarınca aldım (önceki yaptıklarımda üzerinin iyice kızarmasını bekliyordum ve galiba ununu da fazla koyuyordum ki  kuru gibi oluyordu) Bu şekilde kabak tadında, damağınızda kabağın suyunu hafif hissettiğiniz güzel bir lezzet çıktı ortaya. Garnitür olarak da tüketebilirsiniz. Sıcak servis yapınız. Afiyet olsun




Sevgiyle kalın.. Gülümse..

The Secret

Merhaba,


The Secret: Müthiş bir hevesle aldım bu kitabı. Tek bir eleştiri dahi yoktu, mutlaka mutlaka okumalısın diyordu herkes, ben de aldım.. Ve okudum.

Okuduktan sonra kendi kendime obsesif-kompulsif bozukluk tanısı koydum. Evet bu kitap beni hasta etti. Takıntılarımın etkisini azaltmak için kitap üstüne kitap okudum. Zaman her şeye çare,  tekrar eski Aynur oldum.
Çok şey mi bekledim kitaptan bilemiyorum ama tam anlamıyla hatırlamasam da kitapta yer alan olumsuz düşünmeyin aksi halde o olumsuz düşünceniz zamanla etrafınızı sarar ve olur şeklinde bir algılamaydı yanılmıyorsam. Bu bende ters terpti ve olumsuz düşünmek istemez iken (Şu an bendeki etkisini unuttum ama benim veya sevdiklerimin başına kötü bişey gelecekmiş endişesi yaşamıştım galiba) o olumsuz olan her neyse hiç aklımdan çıkmaz oldu. 

Ama bilirsiniz hayatta hiçbir şey dört dörtlük değildir, dikenin yanıbaşındaki gonca misali. Bu kitap bana güzel bir alışkanlık edindirdi;
   - her sabah sağlıcakla gözlerimi açtığımda "Allahım güzel bir güne yeniden kavuşturdun, Sana şükürler olsun" diye uyanmayı alışkanlık haline getirdim.

Sevgiyle kalın... Gülümse..

19 Temmuz 2013 Cuma

Taze Fasulye Kızartması (ilk yayın)

Merhaba,

Bir yöresel yemek tarifi  daha ekliyorum. Bunu kendi ellerimle yaptım. Resimlere dikkat ediniz, haşlamayı suda yapmadım. Daha önce sizlere tanıtmış olduğum haşlama aparatı ile buharda yaptım.

Malzemeler:

Göz kararı yazacağım.

Taze fasulye (körpe) 1 kg civarı
Mısır unu (yarım çay bardağı gibi)
Zeytinyağ (sızma kullanıyorum)
Az tereyağ
Soğan
Tuz

Yapılışı:

Fasulyeleri ayıklayıp, soğanı doğrayıp haşlayınız(önceden soğanı kızartırken ekliyordum ancak bu şekilde daha lezzetli oluyor).  Suda haşlarsanız süzdükten sonra mısır ununa bulayınız. (Fasulyeleri boylamasına 2'ye ayırınız). Zeytinyağ ve tereyağla kızartınız.  Sıcak servis yapınız. Afiyet olsun

Şanslıyım fasulyeler Giresun'dan.

O gün balkonumdaki maydanozları da sökmüştüm. Ekledim. Yanlış anlaşılmasın kızartmaya eklemiyoruz.
Alt resimde Giresun fasulyesini görüyorsunuz ancak galiba 2 adet farklı fasulye eklemişim.


Önceden soğanı haşlarken koymazdım şimdi soğan ve fasulyeyi birlikte haşlıyorum.



 Haşlama aparatı ile buharda haşladım. Eski resimleri kaldırmadım.
 Servisten önceki durum budur. Siz kızartmadan önce fasulyeleri boylamasına parçalamayı unutmayın. İşin piri olanlar öyle söylediler.

 Tereyağ ayrı bir lezzet veriyor.

Önceki resmi kaldırmadım. Soğanlar kızartılırken eklenen alttaki, fasulyelerle haşlanan üstteki resim. Afiyet olsun
Sevgiyle kalın.. Gülümse...

Ödünç Hayatlar



Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek’. dediği gibi şairin;
O telaşla, bırakın Paris yolunda ılık rüzgârlara taratmayı saçlarımızı
Sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz…

Gözümüz saatte söyleştik hep,
Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık.

Hep yetişilecek bir yerler vardı
Aranacak adamlar, yapacak işler…
Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin tersine bulaştı;
Başkalarının hayatı, bizimkini aştı.

Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine;
Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu
Veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini ha babam erteledik.
20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını,
30’larımızda 40’lara, belki sonra 50’lere…
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat,
Kuşlukta uyanma fırsatını sunduğunda size,
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize…

Doyasıya söyleşmek,
Telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda,
Söyleşecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda…
Özenle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz;
Vakti gelip sandıktan çıkardığınızda,
Bir de bakıyorsunuz ki,
Tedavülden kalkmış.


Can Dündar

Harika bir şiir değil mi? Kalemin güzelliğini görüyorsunuz.
Hayatın tadını bilin ve Sevgiyle kalın... Gülümse...

Çanta Diktim

Merhaba

yeğenime  diktiğim çantayı ekliyorum.
Sevgiyle kalın...  :) Gülümse..

Kader





Kader...
Attığım adımı bilir misin?
Tüm teferruatları?

Evet bilirsin diyorum bazen..
Herşeyi....
Hayır diyorum sonra,
O zaman akıl ne işe yarar değil mi?
Ömer Hayyam gelir aklıma...

Offff...
Yine karıştım.

                              Medcezir

Gülümse :) Sevgiyle kalın..

16 Temmuz 2013 Salı