Sayfalar

28 Mart 2014 Cuma

Bir Çocuğun Hatıra Defterinden.....


Okulda haftalık bir beslenme programı asılmıştı. Getirilmesi istenen kahvaltılıklar hepimizin bütçesine uymuyordu. Öğretmenimiz haftanın beş gününü tahtaya yazarak altlarına listeleri ekledi. Bundaki amaç öğrencilerin birbirlerinin yiyeceklerini kıskanmaması imiş. Zil çaldı ve herkes dışarı çıktı yarın Perşembe idi ve listede salam yazıyordu. Derya diye bir arkadaşım vardı, sıraya kafasını koydu ve dışarı çıkmadı. Oysa her teneffüs koşardık beraber. Yanına gittim ama daha on yaşındayım ve ne olduğunu da bilmiyorum. Hadi dışarı çıkalım koşalım dedim. Kısık bir sesle,

-          Sen çık, dedi

Ağlıyordu, ne oldu ağlama bak ben de ağlarım dedim. Ne oldu söyle diye salladım sırtını. Saçları gözüne girmişti ve yüzü kıpkırmızıydı.

-          Ahmet bizim evde salam yok, hem annemin parası da yok, alamaz ki, dedi.

Sarıldım, beraber ağladık.

-          Bizim evde salam var beraber yeriz, dedim.

Hıçkırdı, hayır bile diyemedi.

-          Ağlama, diye saçını düzelttim

-          Ben de getirmem olur biter dedim.

-          Sizin evde varsa sen getir, benim yüzümden sen de utanma, dedi.

Evde salam olmadığı için utanıyordu Derya. Bense evde salam olduğu için utanıyordum. Çocuktuk, her zaman utanacak bir şeyler buluyorduk ama bir şeyler yapmalıydı. Deryaların durumu çok iyi değildi ama dünya bir çocuğu salamsız bırakacak kadar acımasız olmamalıydı.

Sınıf başkanı olduğum için arkadaşlarımla konuştum.

-          Yarın kimse salam getirmesin. Bizim evde salam yok, haftaya getiririz, dedim.

Herkes kabul etti, çocuklar kolay anlaşabilen varlıklardı. Sorunları yaratan hep büyükler ve onların acımasız kurallarıydı.

Ertesi gün kimse salam getirmedi. Öğretmenimiz beslenme saatinde yediklerimize baktı, kimsede salam yoktu.

-          Bugün Perşembe, neden bugünkü kahvaltılıklar gelmedi,  diye sordu sınıfa. Sınıftan ses çıkmadı. Bir kere daha sordu ama bu sefer kızgındı. Yanımda oturan Hasan

-          - Ahmetlerin evde salam yokmuş, bize söyledi babası haftaya alacakmış, o yüzden herkes haftaya salam getirecek öğretmenim, dedi.

Öğretmenimiz başımı okşadı

-          Gel bakalım biraz konuşalım diyerek sınıftan dışarı çıkardı.

Babacan bir tavırla

-          Oğlum neden söylemiyorsun? Ben senin öğretmenin değil miyim? Dedi.

-          Kızarsanız diye korktum, diyebildim.

Sarıldı bana sınıfa girdik.

-          Bundan sonra herkes istediği kahvaltılığı getirecek, Perşembe günleri de salamınızı ben alacağım, dedi.

Bütün sınıf alkışladık öğretmenimizi. Çocuktuk, o gün öğretmenimiz de çocuk olmuştu. Her Perşembe salamı öğretmenimiz aldı. Derya da mutluydu. Gülüyordu bu sefer… Hepimiz gülüyorduk.

                                           Sabah Uykum  -  Ahmet BATMAN

                Büyüklere dersler mi yazmalıydım başlığı… Bilemedim. İnternette bulamadım, üşenmedim öğle arası yazdım, buna değeceğini düşündüm.

Çocuk yürekli büyükler olmanız dileklerimle…

Sabah Uykum

Mart ayında okuduğum kitabı paylaşayım dedim.  “Bir Şehzadenin Hatıratı” nı okumaya başlamıştım, minik bir ara verip Ahmet BATMAN’dan Sabah Uykum’u okudum. Sıkar beni bu tarz kitaplar aslında ama sıkılmadan okudum ve bitirdim. Birçok not aldım hatta.

220 sayfalık kitap 50’nin üzerinde olduğunu tahmin ettiğim bağımsız (bağımlı; tema hep aşk, ayrılık, sevmek vb.)  oluşuyor.

Kitaptan beğendiğim veya ne kadar güzel ifade etmiş dediğim, altını çizdiğim  birkaç alıntıyı paylaşayım.  Benden bu kadar siz okusanız bu liste belki de üçe katlayacak, bilemem…..

-          … birlikteyken üşümeliyiz bazen. Eğer üşümezsek beraber ısındığımız anların değerini bilmeyiz.

-          Birini seveceksen onda bulduğun “sen” için seveceksin.  Çünkü ondaki “sen” başka hiç kimsede olmaz. Ezbere sevmeyeceksin, neden sevdiğinin bir yanıtı olacak sende. Güzeldi sevdim diye geçiştirmeyeceksin. Güzel olan neydi, onu sorgulayacaksın çünkü güzeli sevmek kolay, zor olan içine “sen” karıştığında güzelleşeni bulmak.

-          Bazen kendinizi aptal hissetmek pahasına sizi mutlu edecek olan şeyi yapın.

-          Dünyadaki en güzel coğrafya senin yanın. Şimdi bana  haritada bir yer seç deseler senin yanını seçerim.

-          Benim bir hayalim var çocuklarımın sana “anne” dediği. Bir hayalim var benim her gece yanımda yatan, göz kapağından diz kapağına kadar öpmek istediğim bir kadın var.  Kokunu üstüme istiyorum, ellerini ellerime.. Bir halim var, arabanın yan koltuğunda oturanın sadece sen olduğu. Mutfağımın sen koktuğu bir hayalim var. Hasta olduğumda bana ıhlamur yapan bir kadın var hayalimde. Benim bir hayalim var göz yaşlarını öptüğüm kadın. Benim senden başka hayalim yok.

-          Bir kıza verebileceğin en güzel hediye soyadındır.. Bir de waffle, kestane şekeri…..

-          Hani derler ya “adam gibi”, işte adamın gibisi olmaz. Ya adamdır ya değildir. O yüzden bir kızın sevgilisi olması hayatında bir adam olduğu anlamına gelmez. Belki hayatına giren sadece “gibi” dir.

-          Kalbime adını yazdım, kimliğine soyadımı yazabilir miyim?

-          Sürekli tek bir tarafa bakarsan fikirlerin sabitleşir. Görmek istiyorsan kafanı sağa sola, aşağı yukarı, öne arkaya çevirmelisin. Hayat senin baktığın yerden ibaret olamaz. Hayat sadece senin gördüklerin olamaz. Görmediğin, göremediğin sayısız şey varken yargılarından emin olman seni aptallaştırır.

-          Eski adamların eşlerini gösterirken “işte benim ailem” demesi ve günümüzdeki erkeklerin “işte benim sevgilim, işte benim eşim” cümleleri. Kadın ailedir; yuvayı derler, düzenler, toparlar, ayakta tutar. Şimdi sen ona sadece eşim dersen o senin sadece eşin olur, ailen olmaz. Kadına yükleyebileceğin kadar sorumluluk yükle, gerçek bir kadın hiçbir sorumluluktan kaçmaz.

-          Çünkü köpek miyavlamaz, kedi havlamazdı ve yılanın yapabildiği sokmaktı. O yüzden insan hayvanlardan emin olabilir ama insanlardan asla.
 

Sabah Uykum - Ahmet BATMAN


 

Hayat için önemli 4 kural ....


KURAL 1: "Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.

KURAL 2: "Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. 'Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı' gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir."

KURAL 3: " İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır. 

KURAL 4: "Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun 
bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.

Şükür..

Sevgiyle kalın...

25 Mart 2014 Salı

Püre yatağında tavuk sote


Bu tarifin adı farklı çağrışımlar getiriyor aklıma. Sanki oltamı almışım da balık avlıyorum gibi. Denemenizi şiddetle öneriyorum Meryem’den. Pratik ev yemekleri sitesinden yapmış. Tek kişilik kaselerde yapmıştı ve sunumuda çok şıktı, tadı da enfesti. Tarifi de kendisi yazdı ben paylaşıyorum. Tsk
 
Malzemeler:

500 gr. but veya göğüs kuşbaşı tavuk
1 adet kuru soğan
3 diş sarımsak
1 adet kırmızı biber
1 silme yemek kaşığı domates veya biber salçası
sıvıyağ
pulbiber, karabiber, köri, az kekik, tuz.

Püresi için:
3 adet patates
2 yemek kaşığı tereyağı
1,5 çay bardağı süt
1 silme çay kaşığı karabiber ve tuz.

Üzerine: kaşar rendesi

Yapılışı: Patatesleri haşla, tereyağı ve süt ile iyice ez, karabiber ve tuz ekle minik güveç kaplara paylaştır.
Tavuk sote için, tavuk etlerini sıvıyağı kızdırdığın tavada sotele, ince doğranmış soğanı ilave ederek karıştır, rengi dönünce dilimlenmiş kırmızı biber ve sarımsakları da ekle birkaç dk daha kavur. Tavuklar kızardıktan sonra salçasını, tuzunu ve baharatlarını ilave et. Patateslerin üzerine paylaştır, kaşar rendesi serp, 180 derecede üzeri kızarana kadar pişir.




Afiyet olsun sevgiyle kalın

Küsmek istiyorum...

Sevgiyle kalın.....

18 Mart 2014 Salı

Sorgula.....

Sevgiyle kalın

Fırında tavuklu-beşamel soslu karnıbahar

Tüm hafta Meryem’de birbirinden leziz yemekleri yedim-içtim. Evimi otel gibi kullandım.  
Enfes bir tarif vereceğim size, denemenizi şiddetle öneririm. 
 Meryem’e bloğumun “Mutfaktan” bölümünü devredeceğim gibi görünüyor. Uzun zamandır beni kurtarıyor.  Bu tarifi pratik ev yemekleri diye bir site varmış oradan almış. Bana gönderdiği tarifi paylaşıyorum. Afiyet olsun

Malzemeler

1 adet orta boy karnabahar
500 gr. kuşbaşı tavuk eti
2 orta boy soğan
1 tatlı kaşığı salça
2 çay kaşığı karabiber
1 ince demet maydanoz
Tuz, zeytinyağı

Beşamel sos için

2 buçuk su bardağı süt
2 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı tereyağı veya yarım çay bardağı zeytinyağı
1 avuç kadar kaşar rendesi
Tuz, çok az karabiber
Üzeri için: 1 çay bardağı kaşar rendesi

Nasıl Yapılır?

Karnabaharı küçük parçalara ayırıp tercihen buharda, hafif diri kalacak şekilde haşlayın.
Bir tencereye yemeklik doğranmış soğanları alıp, 5-6 yemek kaşığı kadar zeytinyağıyla sarartın. Tavuk etlerini ilave edip, tavuk eti kendi saldığı suyu çekene kadar pişirin. Salçayı ekleyip karıştırın. Maydanoz, karabiber ve tuzu ilave edin ve ocaktan alın.
Karnabaharı fırın tepsisine yerleştirin. Tavuklu harcı üzerine yayın.
Son olarak beşamel sosu hazırlayın. Bunun için yağı ve unu küçük bir tencereye alın. Un kokusu çıkana kadar kavurun. Sütü ekleyip hızlıca kaynayana kadar karıştırın. Tuz ve karabiber ve bir avuç kaşarı da ekleyip ocaktan alın. Bekletmeden sosu tavuklu harcın üzerine gezdirin. Son olarak kaşar rendesini serpip 200 derecelik ısıdaki fırına yemeği sürün.
Üzeri kızarınca  sıcak servis yapın.


 Eeee boynuz kulağı geçermiş. Yapım aşamasını bi güzel çekmiş.







 

Afiyet olsun Sevgiyle kalın














Cleveland harika sözler...


1-   Hayatı denetlemeyi bırak!  Öne çık, kendi hayatını kendin yarat

2-   Mucizelere inan

3-   Kendini fazla ciddiye alma, kimse almıyor ki zaten

4-   Durum ne kadar iyi veya kötü olursa olsun, değişecektir

5-   Başkalarının senin hakkında ne düşündüğü seni ilgilendirmez

6-   Her yaşadığın felaketin ardından kendine şu soruyu sor:  Beş yıl sonra bunun benim için ne önemi olacak?

7-   En önemli sensin ve çok özelsin

8-   Mutluluğun için senden başka sorumlu yoktur

9-   Hayatta sevdiğin her ne ise peşinden giderken “hayır” sözcüğünü cevap kabul etme

10-       Güzel ve yararlı olmayan, seni mutlu etmeyen her şeyi çöpe at. Düşünce kalıpların dahil.

11-       Tanrıya kızmanda bir mahzur yok. O bunu kaldırabilir

12-       Herkesi, her şeyi affet.

13-       Hayatını başkaları ile mukayese etme, ötekilerin neler çektiğini bilmiyorsun.

                                                                                                                                                                                                             Cleveland

14 Mart 2014 Cuma

Allahım ! Ahir zaman !!! ????


-         Öyle bir zaman gelecek ki, camiler dolup taşacak, doğru namaz kılan, imanı olan az olacak.

-         Ahir zamanda gece karanlığı gibi fitneler zuhur edecektir. Kişi sabah mümin, akşam kafir; akşam mümin, sabah kafir kalkacaktır ve az bir pahaya dinini satacaktır.

-         Öyle ki, mescitler dolup taşacak fakat içlerinden bir tek mümin çıkmayacaktır.

-         İnsanlar öyle aldatıcı yıllar görecek ki, o yıllarda yalancılar tasdik edilecek, doğru konuşanlar yalancı ilan edilecek. Yine o yıllarda haine itimat edilecek/güvenilecek, güvenilir kimseye de hain denilecek.

Hz.Muhammed (s.a.v)

Tasavvuf ehlinin vasfı:

 

-          Toprak gibidir, iyiye de, kötüye de verir.

-           Bulut gibidir, her şeyi gölgeler.
                  -      Yağmur gibidir, sevilen kimseyi de, sevilmeyeni de sular .  



                                           .               Harkûşî Abdülmelîk bin Muhammed

13 Mart 2014 Perşembe

Vicdan...Sorumluluk.....


           Fırat kıyısında bir kuzu kaybolsa, Allah’ın bundan ötürü beni hesaba çekmesinden korkarım.

Hz. Ömer

11 Mart 2014 Salı

Bilgelik Yolu


  • Herkes aynı fikirdeyse, hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir.
  • Kalp bir bahçe gibidir. Onda mutlaka bir şeyler bitecektir. O halde güzel şeyler ekin ki güzel şeyler bitsin!
  • Sen değerinle ve düşüncenle, iki âleme de bedelsin, ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun.
  • Başkasından üstün olmamız önemli değildir. Asıl önemli olan şey, dünkü halimizden üstün olmamızdır.
  • Sadece bir ömürlük misafirim ben. Yüreğimiz kıymet bilene emanet.
  • Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın.
  • İnsan dostunun huyunu alır.
  • Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.
  • Ayıpsız dost arayan, dostsuz kalır.
  • Akıllı insan düşündüğü herşeyi söylemez, fakat söylediği herşeyi düşünür.
  • Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir

  •                                                                                Mevlana

     
    •   Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin halde  o şeyden yana çıkmazsan,  korkaksın demektir.                                                                       
    •    Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.
         Aradığını bilmeyen bulduğunda anlayamaz.
    •    Kendine yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma.
    •    Dal rüzgârı affetmiştir ama kırılmıştır bir kere.
    •    İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser.
    •    Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız.
    •    Karanlığa söveceğine, kalk bir mum yak.
    •    Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir.
    •    Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.
    •    Güçlü olan, sayıca kalabalık kitleler değil, eğitimli kitlelerdir.
    •    İyi insanlar, olduğu gibi görünür, göründüğü gibi olur.
    •    Fedakârlıklar, senden başkası bilmiyorsa değer taşır.
    •    Kitleler cezalarla düzene sokulursa yozlaşmış olur, karizma ve nezaketle yönetilirse bilinçli ve dürüst olur.
    •    Bir şeyi bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış. Bir şeyi bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et. İşte bu bilgidir.
    •    Kendisini eleştirebilen insanlar doğruyu ve güzeli bulma konusunda daha şanslıdırlar. 

      Konfüçyus                                                                                                             

    http://bilgelikyolu.wordpress.com

    BROWNİE

    Bu aralar canım hiçbir şey yapmak istemiyor, yiyip beğendiğim tarifler serisine devam, Meryem'den.

    Malzemeler:

    2 su bardağı şeker
    1 paket + 1 yemek kaşığı kakao (siz göz kararı da ayarlayabilirsiniz)
    1 su bardağı sıvıyağ
    2 paket vanilya
    2 paket kabartma tozu
    1 paket süt
    2 paket kakaolu kremşanti
    3 yumurta
    alabildiği kadar un
    2 hobby çikolata

    Yapılışı:

    Yarım bardaktan biraz fazla süt ile kremşanti hazırlanır, çikolatalar bozluğa konur.
    Şeker, kakao, vanilya karıştırılır. 3 su bardağı süt eklenir ve karıştırılır (harçtan 1 kase veya 1 su bardağından fazla karışım ayrılır, üzerine koymak için) ayırma işlemi sonrası kalan harca sıvıyağ, yumurta ilave edilip iyice karıştırılır ve en son un ile karıştırdığınız kabartma tozu da eklenir ve yoğrulur. Elde edilen karışım tepsiye dizilerek fırına verilir ve piştikten onra soğutulur ve her tarafı delinir. Ayrılan harç kekin üstüne dökülüp yayılır. Üzerine kremşanti sürülür ve buzluktan çıkarılan çikolatalar rendelenir.

    Afiyet olsun, sevgiyle kalın.

    7 Mart 2014 Cuma

    Din halkın afyonudur

                                                                                                              Karl Marx

    6 Mart 2014 Perşembe

    Arzuhal ....


                             Yepyeni ,  büyük ölçekli bir İstanbul Avrupa yakası projesinden ev aldım,  şükürler olsun (bu cümle de pek havalı oldu, okuyan boğaza nazır villa aldım zannedecek). Evi alırken dikkatimi en fazla yeşil alanın bol olması çekti. Yaklaşık 3 yıl önce taşındım. İn cin top oynuyordu o zamanlar.

    Sanki bir anda cadı ucundan ateş çimento-demir fışkıran  okunu bizim oraya fırlattı ve olanlar oldu.  

                    Karşıma bir cami yapıldı ve önünde kocaman boş bir arazi vardı. Ne güzel olurdu diye düşünürdüm; boş araziyi kocaman bir park yapsalar, yanına spor kompleksi. Camiden çıkan veya camiye gidecek olanlar çoluk çocuğuyla burada gezinir, güler oynar hem göz hem gönül, hem beden hoş olur.

                    Ama öyle olmadı. Site yapılacak.

                    Karşımızda bir tepe vardı, girişte. Hayallerim vardı tepeye döne döne otun böceğin arasında yayan varacaktım, sonra bişeyler içip evime dönecektim.  O tepeye de site kondurdular.  

                    Yol boyunca her yerde mantar gibi konut tabelaları bitmeye başladı.

                    Park yok, bahçe yok, Pazar yok.  AVM nin etrafı konut alanı, orada bile park-bahçe yok, sadece alışveriş var, pardon o da yok AVM bomboş.  

     Bir yere 60.000 nüfus yerleştiriyorsunuz (proje bu), hem de yepyeni bir proje. Ben mi uçuk düşünüyorum Allah aşkına, 60,000 kişilik bir şehir projesi ve günümüz koşullarında muhteşem bir fırsat. Herşey sıfırdan, yıkmayacaksın, yakmayacaksın. Bomboş arazi. Nereye konut yaparsın, nereye park, bahçe, sosyal tesisler, alış-veriş, kaç şeritli otoban, bu insanlar nerede nefes alacak, nerede koşacak düşünülmez mi? Evim oldu, oh  başımda bir çatım var, ok. Bu mudur? Bu insanlar nerede yaşayacak  düşünülmez mi?

    Nasıl bir beklentide olursunuz siz daha dün yapılan bu projeden.  Ben imar konusunda cahil  bir vatandaş olarak az çok bunları bekliyorsam bir mimarın bana daha iyisini sunması gerekmez mi?  Kültür merkezinin nerede olacağı önceden planlanmaz mı mesela? Bunun bir standardı yok mudur? Konduralım da neresi olursa olsun mudur? Her şey olup bittikten sonra boş alanlara göz dikip, şu bölgede mi olsa bu bölgede mi olsa mı denir?

    Daireler teslim edildikten sonra  kaldırımlar 2(3?) kez  eşelendi. Yok bilmem ne kablosu, yok kamera vb vb. Bunlar yeni mi icat oldu kaldırımları yaparken düşünülmez mi (niyet birilerini mi zengin etmek), ne kadar fütursuzca harcanıyor milletin vergileri, kendinize de böyle misiniz?  Kavşak dar geldi genişlettiler, bir süre sonra yollar da ihtiyaca cevap veremez olacak, çevreyolu gibi olacak oralar, o zaman da ya birileri zengin edilir ya da İstanbul’un kaderi trafik. Allahım aklıma mukayyet ol.

     Ülkeyi harbiden seven yürekli yiğitlere ihtiyacımız var ekmek su gibi.

    Kızgınım,  bisiklet yolu bile düşünülmemiş, çocuklar otoyollarda,  yürüyüş parkuru hak getire, yok ki, ufak ufak 5-10 dakikada gezintinizin biteceği park yapıyorsunuz, sonra da çok büyük bişey yapmışsınız gibi şakşakcılarla açılış yapılıyor.

    Nefes almakta zorlandığımı hissediyorum, kafesin içineyim ve ben büyüdükçe kafesimi daraltıyor birileri.  Dünya yeşile hasret biz betona.

    Durmak yok, imara devam.
    Sevgiyle kalın.