Sayfalar

30 Mayıs 2013 Perşembe

Neden savaşıyoruz ???

Merhaba,

Peygamberimiz bugün yaşasaydı ne düşünürdü müslüman alemi hakkında.
Doğduğu, büyüdüğü, ve gelin dediği toprakların hangi ülkenin emri altında olduğunu görseydi, memleketinin gayrimüslim dediği ülkelerle birlikte diğer müslümanlara bombalar yağdırdığını görseydi ne düşünürdü. 
Sizce müslümanlar peygamberimizin kemiklerini sızlatmıyor mu?
Mübarek üç  aylara girdik. Barış,  huzur, mutluluk dilekleriyle.
İnanıyorum ki o akşam tüm Müslümanların da temennisidir budur.
Sonra tvde izlediklerim geldi bir bir aklıma.
-          Allahu ekber diyerek kardeşe sıkılan kurşunlar,
-          Allahu ekber diyerek bir insanın kalbini çıkaran ve yiyen insan kılıklı yaratık,
-          Patlayan bombalar, ............
-          Müslüman ülkelerde kan gövdeyi götürüyor, ölen de öldüren de Müslüman, kazanan savaş taciri ülkeler.
-          Kaybedilen  insanlık,  kaybedilen güzellikten yana her şey,
-          3 ayları;  Ramazanı, Recebi, Şabanı hikaye
-          Dilimizde Müslümanlık, dilimizde Allah cc
-          5 vakit namazı kılıp, selamı verip,  öldürmeye, kardeş kanı dökmeye koşuyor Müslümanlar “allahu ekber” nidalarıyla.
-          Kulluk sadece Allah’adır. (bakın etrafınıza kulluk kime, neye? Allah (c.c.) birçok kullardan sonra kaçıncı sırada; kulluk paraya, kulluk otoriteye, kulluk gösterişe vb vb)

-          Benim dinim bu değil, allahu ekber diye bir kardeşin kalbini yiyen yaratıkların inandığı allahla,  benim Allah aynı mı?


Benim peygamberim Veda Hutbesi'nde;

-          … canlarınız, mallarınız, namusunuz mukaddestir diyor. Müslüman geçinen bunu sadece kendi canı, malı, namusu olarak mı anlıyor? (bakınız müslümanlara ve müslüman ülkelere gösteriş, şaşa, saatlik nikah peygamberimizin hangi buyruğunda var bunlar. Gayrimüslüm ülkelere bakın sonra hani şu cennete sokmadıklarımıza hangi ülkede fazla hırsızılık, yolsuzluk, aldatmaca...............)
-          …. birbirinizin boynunu vurmayınız. Vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın, olabilir ki …. daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.  Daha nasıl anlatılır barış içinde yaşayın mesajı…  (kana doymuyoruz ben Sunniyim sen de benim gibi olmak zorundasın diye bombalar yağdırıyoruz kafalarına insanların..... Allah'ın yerine geçip karar veriyor Sunni müslümanlar tek doğru benim diye.........)
-          … muhakkak ki şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Sevgili peygamberimiz topraklarının bugün Hıristiyan bir ülkenin buyruğu altında olduğunu görse bin kere daha ölürdü herhalde..
-          müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir müslümana kardeşinin kanı da malı da helal olmaz. Ne kadar da net değil mi? Peygamberimizin vasiyetini hristiyanlar mı uyguluyor acaba diye düşünmeden edemiyorum. (Müslümanın müslümana yaptığını görmezken müslümanlara tek zulmü İsrail yapıyormuş gibi yansıtmak doğru mu?)
-          .. hepiniz Adem’in çocuklarısınız, … Arabın arap olmayana, arap olmayanın da arap üzerine üstünüğü olmadığı gibi, kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Bütün dünyaya siz kardeşsiniz ve eşitsiniz diyor kaç yüzyıl önce, kaç arpa boyu yol gitmişiz?
-          Haçlı seferi zihniyeti halen aktif uygulanıyor en kötüsü müslüman ve hıristiyan ülkelerin işbirliği ile diğer müslüman ülkelere haçlı akını devam ediyor. 
Canım acıyor.
Sevgiyle kalın

Harika aparat

Selam,

bu basit ama bi o kadar da kullanışlı aparat mutfağınızda yoksa bir an önce edinin derim. Çocuğunuz varsa hemen temin edin.  Suda haşlama kavramını da artık unutun ve yerine "buharda haşlama" yı getirin. Lezzetini fark edeceksiniz. Vitaminin suyla süzülmemesini yazmama gerek yok zaten.  Aparat herhangi bir tencerenizin içine yerleştirilir ve ne haşlayacaksanız içine konur, yaklaşık 1,5-2 su bardağı (su aparatın yüzeyine çıkmayacak şekilde) su ekleyin tencerenin kapağını kapatın, hepsi bu kadar. Bulaşık makinasında  veya manuel  yıkayabilirsiniz.
Güle güle kullanın.
Yazdıklarımı okuyunca kendimi shopping programındaymışım gibi hissettim, aparatın patenti bendeymiş gibi bir hava da sezdim sanki. Öyle bişey yok inanın. Huyum kurumasın beğendiğim, sevdiğim bi şeyler olunca isterim ki başkaları da haberdar olsun, alsın kullansın.



Sevgiyle kalın

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Japon kültürü mü?

Biliyor muydunuz?

Deprem ve tusunami sonrası felaketi yaşayan Japonya’da tek bir yağmalama olayı bile olmadı.  İnsanlar buldukları paraları, değerli eşyaları yetkililere teslim ettiler.
Felaketi yaşayan diğer ülkeleri düşünün.
Tablo ne kadar da tezat değil mi?
Yağmanın diz boyu olduğu ülkelerin inancında da hesap  verilecek bir güne inanç var, kul hakkı var, insana saygı söylemleri var, zenginlik de var fakirlik de var.
Japonya’nın farkı ne?
Acaba neden?
Sevgiyle kalın

Ablamdan fırında patates-tavuk

Merhaba,
Hafta sonu ablamdaydım.  Harika bir yemek tarifi vereceğim. Siz de deneyip aynı lezzeti yakalayabilirseniz dikkat edin parmaklarınızı yiyebilirsiniz.  Bu yemeği ablamda yiyip de beğenmeyen yok, galiba denemeyen  de yok,  ancaaaaaak henüz kimse ablamın lezzetini yakalayabilmiş değil. Ben bir gün parmaklarını bize götürüp o şekilde denemeyi düşünüyorum bakalım aynı lezzeti yakalayabilecek miyim?  Her zamanki gibi yine yedim yedim yedim, sonra da vay nefes alamıyorum, yok mideme kramp  giriyor, bir daha asla bu kadar yemeyeceğim gibi daha önce hiç sarf etmediğim şeyler söyleyip,  mızmızlık yaptım. Canım ablacım tüm nazımı sineye çekti her zamanki gibi.
Gelelim tarife:
Net bir oran veremeyeceğim, siz fotoğraflara bakıp üç aşağı beş yukarı ayarlayıverin.
Malzemeler:
Patates (4-5 adet orta boy)
Haşlanmış tavuk but (3-4 ad)
Soğan
Havuç (1 ad orta boy)
Zeytinyağ (sızma tercih)
Tuz
Haşladığınız tavuğun suyu yaklaşık 1- 1,5  su bardağı
Yapılışı:
Patatesleri elma dilimi şeklinde doğrayın, haşlanmış tavukları didikleyin, havucu soyup rendeleyin, soğanları doğrayın,  yağını ekleyin , tuzunu ekleyin ve bu karışımı bir güzel karıştırın.  Galiba püf nokta burası, elinizle karıştırın eldiven, spatula, mutfak araç gereçleri vs. kullanmadan. Sonra 200 °C  önceden ısıtılmış fırında pişirin. Pişme süresinde 2 kez (veya fırına göre de değişebilir üzeri yanmayacak şekilde) ablam patatesleri alt üst etti. Sıcakken servis yapınız. Afiyet olsun

Havucu fazla eklemeyin, patates ve tavuğun lezzetini bastırıyor.



Afiyet olsun

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Sufi'nin Hayat Rehberi

Merhaba,


Hz. Musa Allah’a yalvardı,
-      Allahım bana sürekli seni zikredebileceğim bir yol öğret
-      La ilahe illallah (senden başka ilah yok) de, diye buyurdu  Allah cc
-      Allahım bunu tüm kulların söylüyor, dedi Hz. Musa
-      La ilahe illallah de, dedi Allah cc tekrar
-      Evet, gerçekten senden başka ilah yok.  Ancak ben sadece bana özel bir dua veya ibadet şekli vermenizi diliyorum, dedi Hz. Musa.
-      Ey Musa! Göğün yedi katı ile yerin yedi katını bir araya getirip terazinin kefesine koysan, diğer kefeye “la ilahe illallah” ı koysan, la ilahe illallah ağır basacaktır, der Allah cc.

Bunu okuduğumda çok etkilenmiştim.
Kapitalist dünyanın çarkına bazen yüreğiniz dayanmaz olur, herşey üstünüze gelir, nefes dahi alamazsınız gibi olur, dünya dar gelir ya…

Sakin, sessiz, huzurlu bir el ararsınız tutmak için, işte o zaman bu kitabın elinden siz tutun derim.  Bitirince kitabın da sizin elinizden sımsıkı tuttuğunu hatta  yüreğinizi dinlendirdiğini hissedeceksiniz.

Ayrı ayrı bölümlerden oluşmuş, sıkılmadan okuyabileceğiniz ve huzur bulabileceğiniz harika bir kitap. Seveceğinizi umuyorum.
Sevgiyle kalın...

İçinizdeki Öküze Oha Deyin

Merhaba,

Bir kitap okuyordum ama öyle ağır geldi ki.. yarım da bırakmak istemedim. Ara verip beni dinlendirecek bir şeyler ararken  bu kitap gözüme ilişti. Fotoğrafı beğendim, köyüm aklıma geldi. Nasıl bişeymiş diye aldım ve iyi ki de almışım,  hem eğlendiren hem düşündüren  tasavvuf kategorisinde bir kitap.
Hep başarıya, kazanmaya, rekabete, hırsa, paraya odaklı günümüz insanı ile bi güzel dalga geçmiş. Öyle inceden inceye değil. Açık açık, dobra dobra.  
Sevdim bu kitabı. Kimse güçlüye dokunmaya cesaret edemez ya Bülent Akyürek değil dokunmak, gözünün içine baka baka yazmış.
Tabana kuvvet hayatı hep koşarak yaşayanlara, hele bir durakla, soluklan düşün…   diyen bir kitap. Hem gülecek hem düşüneceksiniz.
Kitabı okurken etrafımdaki insanları da yaftalamıştım. Tıpkı onu anlatıyor, bunu anlatıyor, şunu anlatıyor, aaaaaaa beni anlatıyor gibi… gibi.
Ayrıca yazarın hayatı da beni etkilemişti. Yanılmıyorsam talihsiz bir hastalık sonucu tekerlekli sandalyeye mahkum oluyor ama öyle köşesine çekilmiyor. Yazmaya devam ediyor. İyi ki de yazıyor.
Sevgiyle kalın...

Erken Kaybedenler

Merhaba,



Erken Kaybedenler - Emrah Serbes


Çok mu yorgunsunuz?  Biraz kafayı dağıtmaya ne dersiniz? İşte tam size göre bir kitap.  . Yaşanan dramın ortasında sizi aynı zamanda güldüren diyaloglar. Dramın ortasındasınız ama gülmekten de kırılıyorsunuz gibi bir hava içine giriyorsunuz.   Aynı anda hem üzülüyor hem gülüyorsunuz. Garip bir hal ama öyle. Gülmek, düşünmek, üzülmek ….  Bu kadar tezat duygular aynı anda yaşanır mı canım demeyin. Yaşanabiliyormuş ben bu kitapla öğrendim.  Çocukların hayatından kareler, ayrı ayrı öyküler, onların bakış açıları, onların dünyası…. 
Bir nefeste bitireceksiniz.  
Kitabın kendisi ince ama sizde yarattığı etki büyük.
 Evet dram var ama negatif iyonları çekmiyor üzerinize,  gülüyorsunuz…  hem de kahkahalarla…
Anladım ki çocuklar travmayı yetişkinlere göre daha ustalıkla atlatıyorlar  Sevgiyle kalın....

23 Mayıs 2013 Perşembe

Enginar Dolması


       Merhaba,

       Enginar sevenler için değişik bir sunum. 
       Malzemeler:
4 ad enginar
Büyüklüğüne göre 6-8 ad asma yaprağı (damarlı olmasın önemli bir püf noktadır)
1 çay bardağı (kahveci  bardağı) pirinç
1 büyük soğan (soğan sevmiyorsanız orta büyüklükte)
Minik doğranmış havuç (1,5 çay bardağı gibi)
Maydanoz
Zeytinyağı  (mümkünse sızma)
Tuz,  limon
(ben malzemeyi bu şekilde hazırladım ancak siz damak zevkinize göre veya elinizin altında bulunan farklı sebzeler –bezelye, patates, 1 ad domates vb- yapabilirsiniz)
        Yapılışı:
Soğanları kavurun , havucu ekleyip azıcık kavurun, ardından pirinçleri, tuzu,  4-5 damla limon suyu ekleyin.  Kavurun altını kapattıktan sonra maydanozu ekleyin. Asma yaprağını aşağıda görüldüğü gibi serin ve enginarın içini hazırlanan karışımla doldurun. Enginarı kapatacak şekilde yaprakla sarın resimde görüldüğü gibi altına soğan ve havuç yerleştirdiğiniz tencereye dizin. Üzerine su ve zeytinyağı ekleyerek pişirin.
1-      Ben pirinçleri kavurarak koydum az su ekleyerek hafif pişirebilirsiniz  (dişe gelecek),
2-      Enginarın içine hazırlanan karışımdan fazla koymuşum. Pirinçler pişince enginarın lezzetini biraz bastırmıştı. Fotoğrafta görüldüğü gibi, benim kadar eklememenizi tavsiye ederim.

Afiyet olsun





Afiyet olsun

Fırın Sütlaç

            Merhaba,
            Uzun  denemeler sonucu artık bu ölçüde yapıyorum. Siz de damak lezzetinize göre ufak değişiklikler yapabilirsiniz. Özellikle süt sevmeyen çocuklar için annelere yapmalarını öneriyorum. Umuyorum güvenilir sütçünüz vardır veya taze süt kolaylıkla temin edebilin.
Malzemeler:
1 su bardağından yaklaşık 1 cm eksik pirinç
3 su bardağı su
1 su bardağı şeker
5,5 su bardağı süt
Yapılışı:
           3 su bardağı su ile pirinçleri haşlayın. Pirinçler pişdikten sonra yarım su bardağı pirinç ayırın. Sütü ekleyin ve blendırdan geçirin.  Bunu yapma nedenim;  nişasta kullanmıyorum  kıvamı sağlayabilmek  için pirinçleri parçalıyorum. Lezzeti daha güzel oluyor. Daha sonra ayırdığımız yarım bardak pirinci, şekeri ekleyelim ve süt kaynayana kadar yavaş yavaş karıştıralım. Pirinçleriniz kırık ise gerek yok ancak pilavlık pirinç kullandıysanız kaynadıktan sonra 6-7 saniye gibi tekrar blendırdan geçirin.
Fırına dayanıklı kaselere alın. Derin bir fırın kabına yerleştirin. Fırın kabına su ekleyin ve 200°C de üzeri kızarana kadar pişirin.
Üzerine çekilmiş fındık/tarçın ekleyerek servis yapın.

Pirinç ölçüm yukarıda görüldüğü gibi bir su bardağından birazcık az.

 Suyunu çekip pişen pirinten yarım su bardağı ayırdıktan sonra sütü ekleyip blendırdan geçiriyorum.
 Fırın kabınız derin olsun, su eklemeniz gerekiyor.

 Aşağıda gördüğünüz gibi fırından çıkmış sütlaçlar.


Afiyet olsun

21 Mayıs 2013 Salı

Balkonumda Çilek

Merhaba,
başlığa çileğin yolculuğu vb bişey yazayım dedim sonra vazgeçtim.




 Çilekleri yeğenlerim yedi. Yeni kızaranları da diğer yeğenlerime götüreceğim. Ben mi sadece 2 tane yiyebildim ve enfesti......
 Soğanlarım bu haldeydi şimdi yenilerini diktim.

 Yeni çimlenen maydanozlarım.
Nanelerim şimdi daha bir gürleşti. Fotoğrafları yaklaşık 1 hafta önce çekmiştim. Sevgiyle kalın

16 Mayıs 2013 Perşembe

SU

Selam,

Bugün petrol için yapılan savaş  çok kısa bir süre sonra su için yapılacak. Şu an petrol
ekseninde oluşturulan Büyük Ortadoğu Projesi’nin görmediğimiz arka planında suyun
olmadığını söyleyebilir misiniz? İsrail neden Golan Tepelerini işgal etti?
Türkiye,  Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ile kıyaslayınca su zengini bir ülke.
Avrupa  ve Kuzey Amerika ülkeleriyle kıyaslanınca maalesef su fakiri.
Kişi başına düşen 2000 metre küp su tüketimi ile Türkiye dünya ortalamasının altında olduğundan su fakiri bir ülkedir.
Türkiye  gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmek için kaynakları çok iyi korumalı, akılcı kullanmalı.
Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar kilometreküp.

Bu suların yüzde 97,5'u okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su olarak, yüzde 2,5'u ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunuyor.
Su varlığına göre ülkeler aşağıdaki şekilde sınıflandırılıyor;
Su fakiri: yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1 000 metreküpten daha az.
Su azlığı: yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 2 000 metreküpten daha az.
Su zengini: yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8 000- 10 000 metreküpten daha fazla.
Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1500 metreküp civarında.
 (Kaynak: DSİ verileri)

Benden Selam Söyle Anadolu'ya

   
                Merhaba,
Vatana, toprağa hasret bir ömür “Benden Selam Söyle Anadolu’ya”.  İletişimin bu kadar kolay olmadığı geçmiş yıllar geldi aklıma. Benden selam söyle anama/babama …  Selamı gönderenin de alanın da yüreğini sızlatan bir burukluk ama aynı zamanda “selam (haber) geldi … dan sevinci…”  Buram buram hasret….
Kitabı okuyalı birkaç ay oldu, üzerine birkaç kitap daha bitirdim ama bu kitabın etkisi üzerimden  uzun süre gitmeyecek gibi.   
Yaşanmış bir hayat hikayesi, okurken kitapla özdeşleştim.  Adeta nefesim kesildi.
Olayların içine öyle bir girdim ki  okumaya ara veremedim, ara verirsem;  göğüs göğse savaş devam edecek, salgın hastalıklar daha da artacak, insanlar açlıktan ölmeye devam edecek, annesini arayıp bulamayan feryat figan ağlayan çocuklar çığ gibi büyüyecek, …..   gibi bir endişeye kapıldım. Oysa  bir an önce bitirirsem; insanlar hatasını anlayacak, anneler çocuklarına sımsıkı sarılacak, arılar-böcekler-kuşlar tekrar ülkemin köylerinde yemyeşil verimli ovalarda uçuşacak, köylüler huzur içinde hasadına gidecekti… Ve sabaha karşı kitabı bitirdim.
Ama hiç de düşündüğüm gibi değildi. Savaşın korkunç yüzünü yaşıyorsunuz (tabi ben Allahıma şükürler olsun ki huzurlu, sağlıklı bir şekilde koltuğuma uzanmış halde….  sadece yazılanları yaşadığımı hissediyorum aslında. Umarım bu şükürle günaha girmiyorumdur.)  Savaşın dini olmadığını,  iki yüzlülüğünü, insanların nasıl kullanıldığını, nasıl canavarlaştığını, yüz üstü bırakıldığını, hayatın nasıl perişan edildiğini, gencecik umutların nasıl savrulup gittiğini vs. vs.  
Kendi halinde huzurlu, ailen ve kardeşlerinle,  bağ-bahçe  ile uğraşırken,  sevdiğinle evlenme hayalleri kurarken birden bire  kara bulutlar dolaşıyor üzerinizde. Herkes bir köşeye savruluyor, bağınız bahçeniz talan, yitip giden hayatlar, bir lokma ekmeğe muhtaç hale geliyorsunuz, korkunç bir durum.
Ölmek istiyorsunuz  ölemiyorsunuz,  ölmemelisiniz de, yaşamak zorundasınız, geride bırakamadıklarınız …..
Keşke kalemi güçlü biri olsaydım da yüreğimdekini aynı duygularla size aktarabilseydim.  Ben okurken adeta boğuldum,  bunu yaşayanların psikolojilerini düşünemiyorum.
Benden Selam Söyle Anadolu’ya mutlaka okuyun.
Amacı, adı her ne olursa olsun savaşın sonuçları aynı. Paramparça umutlar, yitip giden hayatlar, hayaller….
Bu kitapta bir paragraf var çok dikkatimi çekti. Tüylerimi diken diken etti, geri döndüm tekrar okudum,  geri döndüm tekrar okudum.  Bir insan/ inanan bir insan (neye, hangi dine inandığının hiçbir önemi yok) nasıl bir psikoloji içinde ki……  bunları yazabiliyor, bu nasıl bir isyan ki yeri göğü adeta arşı aşıyor.
 Sevgiyle kalın,  çünkü sevgi varsa huzur, mutluluk, saygı, yetinme, barış … güzel olan her şey vardır……   sevgiyle kalın.

10 Mayıs 2013 Cuma

Feshane Giresun

Selam,
bu hafta yoğunum ve hiçbir şeyle ilgilenemedim. Geçen hafta Feshane Giresun Günleri vardı.  Blogumda belirtmezsem olmaz, e hadi birkaç da resim ekleyeyim diye gittim. Biraz gecikmeli olarak sizlere ancak gönderebiliyorum. Çok kalabalıktı. Resimlerin bazıları sergideki resimlerden kopya edildiği için kalite kötü ama fikir açısından ekledim.



                                      


 Resimleri belli kategoriye göre ekleyeyim dedim ama o ara kafam karıştı demek ki. Giriş ve Giresun'un tanıtımı sonra ürünlerine geçecektim olmadı. Resimlerin yerlerini değiştirmeyi de beceremedim. Aslında gerek de yok. Fındıkdemek zaten Giresun demek. Dünyanın en kaliteli fındığı baş köşede olmalı değil mi?  Her ne kadar fiyatı belirleyemesek de....Hadi buyurun.                                                                                                                           

Henüz ayıklanmamış fındık.
 Kavrulmuş fındık.
 Üst ve alttaki resimler anlaşıldığı üzere kopya. Fındık toplayan kızlar ve aşağıda fındığın çekildikten sonra kurutulması.

 Giresun adasının güzelliğini görün diye 2. fotoğrafı internetten indirdim. Amazon kadınlarının bu adada yaşadığı rivayet edilir.



 Çayın nasıl toplandığını, neresinin toplanıp kurutulduğunu artık bilmeyen yoktur. Önceden çayın kökü mü içiliyor gibi makul mantıklı sorularla karşılaşmıştım artık teknoloji gelişti, herkes herşeyden haberdar.

 Yeşil çayımız.
 Bu ekmekte aklım kaldı. Dönüşte alırım diye düşündüm ama o kadar kalabalıktı ki adeta kaçarcasına çıktığım için almayı unutmuşum.


                                     




 Yukarıdaki resmin ne olduğunu bilmiyorum, daha önce hiç görmemiştim. Tahtayı belli aralıklarla oyarak içine taş yerleştirmişler. Bilen varsa yazabilir mi?




 Un değirmeni. Taze taze satılıyordu. Görsel olarak da güzeldi.



 Giresun'un kadayıfının ünlü olduğunu biliyor muydunuz? Tesadüfen bu markayı çekmişim.
 Kiraz turşusu sevenler buyurun.

 Yukarıdaki fırın. Bir köyün birkaç tane fırınları bulunur. Hala var mı bilmiyorum. Önce fırını yakıyorsun, taşları ısıtıyorsun. Sonra taze fasulyeyi içine koyup kapağını sıkıca kapatıyorsun ve kuru fasulye olarak çıkıyor.  Ama bu bildiğiniz kuru fasulye değil. Taze fasulyenin kurumuş hali.
 Organik tavuk budur.
 Sorarım size yemesi mi tutması mı daha keyifli? Siz de hala karar veremediniz değil mi?
 Resimden kopya olduğu için yansımalar olmuş ama görünü kalitesine takılmadan iki resimdeki güzellikleri görün. Bu yolda yürüdüğünüzü bu evde yaşadığınızı düşünün. Galiba tatili özledim.
 Giresun'un uşaklarını eklemesem ayıp ederdim.

 Güce ilçesi standı:
 Bu beşikte büyümeyen var mı arkadaşlar.



 Aşağıdaki darı (mısır) torbası. Ne işe mi yarar? Belinize bağlarsınız içine darıları koyar ve ekininizi ekersiniz. Tabi eskidenmiş.


Artık bu resimler mazide kaldı. Yayık ayranı içmeyeli yılaaaaaar oldu.




 Kirazı çay ve fındıktan sonra eklemeliydim aslında. Giresun kirazın ana vatanı. Giresun adı da kerasusdan geliyor.

Bu resim ne mi? Giresun'un güzelliği karşısında Gedikkaya'nın dahi ağzı açık kalmış.  Sevgiyle kalın