Sayfalar

29 Nisan 2014 Salı

Adaletin bu mu dünya ...dedirtenler


İşten çıkarılan işçiler eylem yapıyor ve polis dağıtmak için biber gazı kullanıyor. İşçilerin sağa sola saldırdığı, camı çerçeveyi indirdiği yok, polise taşkınlığı da yok. Kovuldukları kurumun önünden ayrılmıyorlar suçları bu. Eylemcilere gözüm ilişti gazetede. Ne kadar da muhtaçtılar o işe, evine bir ekmek götürebilmek hepsinin derdi. İşini kaybetmek istemiyor, çoluğunu çocuğunu hayata bağlayacak tek gerçek o işi çünkü. 1-2 gün önce bu işçilerin eylemi ve biber gazı müdahalesini okudum gazetelerde ve aşağıdaki yazı dikkatimi çekti sonra. Paylaşmak istedim.
Her gün yaşadığımız gündelik olaylar, gücün, zenginliğin ve nüfuzun devlet ve kurumlar katına hep ayrıcalıklar olarak yansıdığını bize öğretti, zayıflar, yoksullar ve yoksunların adalet taleplerinin ise sürekli olarak gayrimeşrulukla sorgulandığı bir çaresizlik girdabında boğulmaya çalışıldı.

Sadece devletin ve kurumlarının toplumu “yasalar” bahsi ve vesilesiyle ezdiği bir süreçler bütününden bahsetmiyoruz. Aynı zamanda kurumların kendilerinin bütün bir mensupları açısından yaygın bir şiddet üretmesinden de bahsediyoruz.

İstisnasız bütün kurumlar masumiyet temelinde değil, “egemen karar”lar temelinde yönetiliyor. Halka karşı zehirli gazın ne zaman kullanılacağını yasalar ve masumiyet değil, egemenin kararları belirliyor.

 Ya da hukuk ve adaletin emanet edildiği adliyeler bahsini ele alalım. Bu kurumlar da bütün gündelik hayat alanları ile; kadro dağılımından tutun da araç-edevat dağıtımına, kaynakların kullanımından terfi ve tayinlere kadar her şey yasa ve masumiyet temelinde değil, “egemenin karar ve iradesi” ile belirleniyor ve böylece bütün mensuplarını bu şiddetin mağduruna dönüştürüyor.

Aynı durum Emniyet kurumu açısından da geçerli, ki halka karşı gaz kullanma yetkisi verilen polis memurunun kendisinin gazdan zehirlenip hayatını kaybetmesi de bu kurumun kendi mensuplarının dahi şiddetin aynı zamanda mağduruna dönüştüğünü gösteriyor.

İktidara terfi ederek kendilerince “yasal”laşan ama masumiyetten uzaklaşan haydutların eylemlerinin her gün yüzümüze çarpılan bu gerçeğini görmeyen bir demokrasi mücadelesi boş laftan ileri gidemez.

…Yoksulların ve güçsüzlerin adalet çığlığı devletin katlarında hiçbir biçimde karşılık bulamazken, aynı anda adalet bekleyenlerin masumiyet dışına itildiği bir mekanizma devreye giriyor……

Masumiyet ve isyan zannedildiğinin tersine daima yanyana oldu.
Çünkü iktidar beklentilerinin, güç ve zenginlik tutkularının işlemediği tek yer orasıdır ...                         
                                      Orhan Gazi Ertekin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder