Sayfalar

10 Haziran 2013 Pazartesi

Çanakkale; destanın yazıldığı yer

Merhaba,

Yoğunluk nedeniyle ekleyemediğim Çanakkale resimlerini ancak yayınlıyorum. Ne yazmalıyım, bu destan nasıl anlatılır diye bayağı bir kafa yordum. Çok bişey yazmamaya karar verdim. Belki de tek cümle özetleyecek her şeyi.

"Mehmetciğin kendi cenaze namazını kıldığı yer"

ne korkunç değil mi? Birkaç dakika sonra öleceksiniz ve ölen arkadaşlarınızla birlikte kendi cenaze namazınızı da kılıyorsunuz. Gezi boyunca düşünmeden edemedim. Günümüz Türkiye'sini görseler, bir insan için en değerli olan hazinelerini "CANLARINI" bu vatan için verirler miydi?

Lozan'da,  Lord Curzon " Kabul etmediğiniz şeyleri şimdi cebime koyuyorum, zamanı gelince birer birer karşınıza çıkaracağım” demiştir.
Azıcık düşünün, adamların uzun vadeli planları işlemiyor mu sizce? Ne dersiniz?
Ermenistan kuruldu, Kürdistan  ise daha 1991 yılında Çekiç Güçle kurulmuştu. Ama biz inkar ettik ettik ettik. Yıl 2013 sizce TC desteğiyle Kürdistan sınırları genişletilmiyor mu? Kürdistan politikasına hizmet etmiyor muyuz?
Belimizi doğrultamadığımız IMF borçlarımız...
Atalarımızın uğruna can verdiği namusumuz.... bugün Türkiye'yi ziyarete gelen Hollywood ünlüleriyle "güzel mankenimiz geceyi bilmem nerede bilmem kiminle geçirdi" manşetlerinin "GURURLA" atıldığını görselerdi,  sizce 2-3 dakika sonra şehit olacağını bile bile atılırlar mıydı ölüme?  Seve seve, koşa koşa şehit olurlar mıydı?
Şimdilik aklıma gelen uzuuuuuuuun başlıklardan sadece birkaçını yazdım.
Kurtuluş Savaşı'nda Lazı, Kürdü, Türkü, Çerkezi, Arnavutu, ..., din, dil, ırk ayrımı yapmadan omuz omuza savaşmışken bugün bu hale nasıl geldik, getirildik?



 Yukarıdaki fotoğraflar 57. Alay Komutanlığı anısına yapılmış.


 Karşılıklı yapılan 2 sütun,  dua eden el şekilde tasarlanıp yapılmış. Bu resimde anlaşılmıyor ama.


 Harika bir manzara var, çok değil kısa bir süre önce atalarımızın göğüs göğüse çarpıştığı bu olağanüstü yerde.
Bu anıt Atatürk'ün göğsündeki saate isabet ederek hayatının kurtulduğu anı ölümsüzleştirmek için yapılmış.

 Siperler...

 Güzel ülkemi sadece kendisinin sevdiğini varsayıp, vatan sevgisini "adeta" yakıştıramadığımız, mimlediğimiz Tunceliler de oradaydı, Çanakkale'de.  Ülkemizi sağı solu, alevisi sünnisi, Kürdü-Türkü ile bölmek isteyenlere ithaf ediyorum bu resmi. Kapalı gözlerini birazcık aralayıp bakabilirler mi acaba? Belki beyni ve yüreğindeki perde de aralanır....

 İl il tüm şehitler anısına yapılmış bu anıt fotoğrafta minicik bir karesi görünüyor.

 Çanakkale şehitleri anıtı.

 Yukarıdaki mezar 2003? yılında yapılmış. İşgal kuvvetleri askeri şehit ettiği bir askerimizin kafasını koparıp güzel bir anı niyetine (herhalde!! yam yam ruhlu olunca böyle oluyor demek ki) memleketine götürüyor ve yıllar sonra torunları Avrupa'da bir müzeye bırakıyor. Müzede bu kafatası "Türk askerine ait kafatası" şeklinde sergileniyor (bu da işin ayrı bir yamyamlık boyutu, modern Avrupa'dan). Bunu gören Türk hükümetinin girişimleri ile şehidimizin kafası buraya "MEÇHUL ASKER" olarak defnediliyor.
 1934 yılında Atatürk'ün öldürülen işgal askerlerinin aileleri için yaptığı bir konuşma metninden alınmış.
 Kurtuluş Savaşı'nda kaybettiğimiz her cephe için yapılmış anıt. Sadece Çanakkale Cephesi'nde kazandığımız için onu bir yıldız gibi ortada tasarlamış mimar. Kaybettiğimiz cepheler siyah Türk bayrakları ile resmedilmiş.
 Şehitlik Anıtı'nda omuz omuza vermiş bu çamlar  bana omuz omuza ölen askerlerimizi hatırlattı.
 Şu güzelliğe bir bakar mısınız?


 Bir enstantane. Ağacın dibinde su vardı ve bu kuş (cinsini bilemedim) orada su içiyordu, yakaladım.
 Başka söze gerek var mı?
 Çanakkale'de birçok şehitlik anıtı var. Her anıta uğrayamadık. Belki de buraya 2 günlüğüne gitmek daha iyi olurdu.

1800 lü yıllarda İngiliz donanması boğazı geçmek için komutanın bayram namazı saatini bekler ve kimsenin ruhu duymadan boğazı geçer. III.Selim iktidardadır. Ve ilgili komutanı görevini ihmal ettiği için öldürtür. Bu mezar komutana ait. Bunları yazarken aynı zamanda da düşünüyorum.  Bu olay günümüzde olsa sizce ne olurdu? Kelle istemeyiz de.... onuruyla istifa edilir miydi? Ne dersiniz?
                                   
 Cephanelikler... Farkedilmesin diye üzeri toprakla kapatılıp tepe olarak algılanması sağlanmış.
276 kg ağırlığındaki top mermisini taşıyan Seyyit Onbaşı'yı yazmadan olmaz. Savaş sonrası Seyit Onbaşı'nın yoksulluk içinde olduğu yetkililere bildirilir ve kendisine gazi maaşı bağlanmak istenir ama o ülkesinin bu paraya daha çok ihtiyacı olduğunu düşünerek reddeder ve sefalet içinde tüberkülozdan ölür. Allah tüm şehitlerimizi nur içinde yatırsın, ruhlarına 3 İhlas bir Fatiha okuyalım lütfen.

Güzel ülkemizin kıymetinin bilinmesi ve bu ülke için verilen canların unutulmaması dileğimle.... Sevgiyle kalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder