Sayfalar

20 Eylül 2013 Cuma

Lütfen bu yazıyı okur musunuz?


 
 
Aşağıdaki yazıyı  okurken  şimdiden “iyi ki paylaşmışsın”ı duyar gibiyim.  (Mutlu Tönbekici'den)
 
Hayatı güzel yaşamanız dileklerimle…   Lütfen bu yazıyı okur musunuz?
 
 
Bilseydim öleceğini...
 
 
20 yıl önce bugün annemi kaybettim! Ona su bulabilmek için koştururken, veda bile edemedim.

Üstelik son yılında ABD’deydim.

Öleceğini bilseydim, senden ayrılmadan bir gece önce fön makinesi yüzünden kalbini kırar mıydım?

Öleceğini bilsem, seninle her gün yürüyüşe çıkardım. İki adımda bir durup, herkesle yarım saat muhabbete girmene aldırmadan... Üstelik bana zorla taktırmaya çalıştığın ve takınca Lady Gaga’ya benzediğim o bereyi, inan şimdi yatarken bile takardım..

Bilsem, sana yaş gününde aldığım o şirin pahalı kolyeyi her ne pahasına olsun yollardım.

Bilsem, komşunun bahçesinden senin için her gün ağaç kavunu isteyip getirirdim, sana ukalalık edeceğime...

Ah kadın! Seni ne kadar özlüyorum! Ama biliyor musun! Aklıma her geldiğinde komik bir şekilde hatırlıyorum seni!

Sevdiğim adam için ağlarken “deveye ot lazım olduğunda uzatır boynunu alır, boşuna üzülüyorsun” diye teselli ederdin!

Bir gün yılbaşı kartı gelmişti. Parlak far gibi gümüş pırıl pırıl. Ben de gırgırına yüzüne sürmüştüm. Assolist kıvamında Maksim’de sahne alacak gibi olmuştun. Sonra unutup bakkala inmiştin de gelince canıma okumuştun.

Bir defa da kapıda kardeşim var sanıp “canım, geliyorum bir tanem” diyerek kapıyı açtığında, seracı çocukla burun buruna gelmiştin. Sen durumu izah ederken ben içerde gülüyordum. İki gün sonra aynı çocuk bu defa bir kucak dolusu gülle gelmişti de sen başka bir şey sanmıştın. Oysa sera sahibinin nazik bir jestiydi bu tesadüf.

Bilseydim, yemek yapmayı öğrenirdim senden. İyi de olurdu, çünkü senden sonra zavallı babam bir sene benim yanık pilavlarıma ve garip yemeklerime talim etmek zorunda kalmazdı.

Uluabat tesislerinden geçerken hep kafamı çeviriyorum. Bakamıyorum. Benim Amerika dönüşümde orada mola verecektik seninle, öyle konuşmuştuk. Ben döndükten sonra hakikaten orada mola verdik. Ama cansız bedenini Akçay’a getirirken... İşte ilk defa orada ağlamıştım... Hem de ne ağlama...

Çocukken kafamıza az yemedik terliklerini. Yeri geldi beğendiğim çocukla diskoya yollamadın diye nefret de ettim senden.. Ama anne olunca seni aslında ne kadar sevdiğimi anladım. Seni üzdüğüm isim meselesini de kızıma senin adını vererek hallettim. Mutlu oldun mu?

Bir tarafım hep eksik annem, çünkü sen yoksun. Şarkıdaki gibi, “şimdi uzaklardasın, gönül hicranla doldu, hiç ayrılamam derken, kavuşmak hayal oldu”...

Pınarın
***


Küçük bir hatırlatma yapmak istedim anası babası yaşayanlara...
 
                                                                            Mutlu Tönbekici’den.
 
 

 
Bazen elvedaya bile zamanınız olmaz.
 
Güzel olan her ne varsa sizlere ulaştırabiliyorsam, hayat bahçenizde minicik bir çiçek filizlendirebiliyorsam ne mutlu bana.

Sevgiyle kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder