İslam dünyası denildiğinde artık aklımıza gelen ilk şey: Ölüm.
İnsan gibi yaşayacak şehirler kuramadığımız için, o şehirlerde kurallar,
değerler, kanunlar oluşturamadığımız için, ritüelleri yerine getirmek amacıyla
esaslı organizasyonlar yapacak veyahut o ritüelleri günümüze uyduracak aklı ve
zekayı tamamen devre dışı bıraktığımız için her gün yüzlerce insan ölüyor.
Ya hacda ölüyor, ya da Kurban keserken. Ya trafikte ölüyor ya da berbat
şartlar altında çalışırken. Ya mezhep savaşında ölüyor veyahut yoksulluktan.
İslam dünyasındaki sefil ruhlu yöneticilerden başka kimsenin işine
yaramayan bir din yorumu var elimizde.
Müslümanlar korkaklıklarıyla, tembellikleriyle, akıldan ve düşünceden uzak
İslam yorumuyla İslam’ı günümüz dünyasının dışında bıraktı.
Müslümanlar, özü işlevsiz hale getirdi
Bir tarafta gelişen, büyüyen, değişen bir dünya var, diğer tarafta günümüz
dünyasının yaşam şartlarıyla çelişen, saygıdeğer bir hayat kurmaya engel olan
bir İslam anlayışı var.
Bir tarafta şehirleşen dünya var, diğer tarafta köy hayatına göre
yorumlanmış din anlayışı var.
Yaşamayan, gelişmeyen, düşünceyle, akılla yenilenmeyen din, Müslümanların
elinde adeta ölüme mahkum oldu. Çürümeye terk edilmiş din, Müslümanların
sefaletine de kaynaklık ediyor.
………………..
Asıl kafa yormamız gereken
Tuhaftır, İslam’ı benimseyenlerin, bu sefil tabloyla bir dertleri yok. ……..
Yetersizliğimizi dinle örtüyoruz
…… Dinler, özünde insanlara daha iyi
yaşam sağlamak için gelmişken, günümüz Müslümanları insanlıklarını,
yaşamlarını, huzurlarını din adına feda ediyorlar.
Peki ne demek istiyorum?
Siyasetteki başarısızlığımızı dinle örtüyoruz.
Mimaride, sanatta, bilimde, teknolojide ve hayata tat ve yenilik katan
birçok alandaki geriliğimizi dinle örtüyoruz.
Yaşanabilir hayatlar kurmadaki yetersizliğimizi dinle örtüyoruz.
İslam ülkelerinin dünyaya kattığı en küçük bir değer yok.
Buradaki akılsızlığımızı, tembelliğimizi dinle örtüyoruz.
İbadetleri yerine getirecek organizasyonları yapmadaki
yetersizliğimizi dinle örtüyoruz.
Üstelik doğan sonuçlara kutsallık atfediyoruz. Bine yakın hacının
öldüğü kazayla ilgili “Ne güzel, mübarek zamanda, mübarek yerde öldü
mübarek insanlar” diyebiliyoruz!
Yaşadığımız ülkelerdeki iş kazalarını, akılsızlık, vicdansızlık,
tedbirsizlik sonucunda yaşanan felaketlere ‘takdir-i ilahi’ diyerek
suçu Allah’a atıyoruz.
Sonra da, “Bu din anlayışı bizim gelişmemizin, insan gibi
yaşamamızın önündeki en büyük engel” diyenlere hakaret ediyoruz.
İslam dünyasında ölümü yücelten bir din anlayışı hakim
Ne yapalım, hepimiz, içinde yüzdüğümüz çamura, “Allah’tan gelmiş”deyip
kutsallık mı atfedelim?
Eğer Allah’tan geliyorsa, Allah niçin bütün felaketleri, sefaletleri, Müslümanlara
gönderiyor? Bu soruya hiç kafa yormayalım mı?
Ne yapalım, günümüz dünyasına uymayan, yerine getirilmesi imkansız olan
ritüeller için insanların ölmesine razı mı olalım? Ölelim ama yine de o
ritüelden vazgeçmeyelim. İslam bize bunu mu emrediyor?
Ne yapalım, bu dünyada insan gibi yaşamaktan vaz mı geçelim? Ya da cennete
gitmenin yolunun sefil bir yaşam sürmekten geçtiğini söyleyenlere boyun mu
eğelim?
Mesela her Kurban Bayramında benzer tartışmalar yaşıyoruz.
Kurbanın amacı, özü, paylaşmaktır. “Bu dört günde yoksulluğu
ortadan kaldır” demektir.
…………..
Dünya değişiyor. Nüfus artıyor. Nüfus yoğunluğuna göre haccın özüne uygun
yeni yorumlar, yeni yöntemler geliştirmemiz gerekmiyor mu?
Kör bir inatla, “Ölelim ama bu ritüeli asla değiştirmeyelim” mi
diyeceğiz?
Günümüz dünya şartlarına göre tıkanıklığı aşacak, sefil görüntüleri ortadan
kaldıracak yeni yorumlar yapmak İslam’a aykırı mıdır?
Yaşamı değil, ölümü yücelten bir din anlayışı hakim İslam
dünyasında. Bunun neden olduğu felaketleri görmemek için daha ne kadar
direneceğiz?
Müslümanlar olarak hepimiz yaşayan ölüleriz
Böyle bir din anlayışı hakim olduğu için Müslümanlar yaşanabilir şehirler
kuramıyorlar. Bunun için yaşatmayı öncelik edinen organizasyonlar yapamıyorlar.
Bunun için hukuka, mühendisliğe, üretmeye, yaşatmaya öncelik vermiyorlar.
Böyle bir anlayış olduğu için değerler, sistemler oluşturamıyorlar. Bu
anlayışa teslim oldukları için daha iyi bir yaşama kafa yormuyorlar.
Din uğruna bu çamurun içinde yaşamaya daha ne kadar devam
edebiliriz? İslam dünyasından insanların huzur için oluk oluk batıya göç
ettiğini daha ne kadar görmezden gelebiliriz?
Esasında Müslümanlar olarak hepimiz yaşayan ölüleriz. Çünkü bu
topraklarda hayatımızın bir değeri yok. İnsanlığımızın bir kıymeti yok. Ölüm
daha değerli olduğu için huzurun, ahlakın, dostluğun, nezaketin, bilginin
şahsiyetli olmanın… kısacası insan gibi yaşamanın değeri yok.
Hayatımızı çürüten, insan gibi yaşamamıza engel olan bu anlayışı değiştirip
İslam dünyasına kabul ettirme şansımız yok. Bari bu anlayışa mahkum
edilmiş dini, hayatımızın odağı yapmaktan vazgeçelim.
Bunu yapmazsak kutsallık atfedilen bu çamur deryasında sefil bir şekilde
yaşayıp öleceğiz