Selam,
Uzun zamandır sizlerle kitap paylaşmadım. Her okuduğumu
değil de sadece beğendiklerimi paylaşıyorum. En son okuduğum kitaptan minicik bölüm sizlerle paylaşacağım ama
kitap ismi vermeyeceğim. Çok da zaman ayırmanızı gerektirecek bir eser
değil diye düşünüyorum (bunu yazarken biraz da kendimi suçlu hissediyorum, kolay değil yazmak, yayınlatmak, zaman ayırmak vs.)
Hayatının belli dönemlerinde yollu Müslüman, Hristiyan, Yahudilerle kesişiyor yazarın.
Aldığım notlar;
-
“Onu seviyordum” dedi.
-
“Yani… onu gerçekten seviyordum”
-
Ve… bir kez bile bunu ona söylemedim.
- Hiçbir şey, ama hiçbir şey söyleyemediğimiz şeyler kadar bizi rahatsız etmez.
2-
Pek çok insan acı çekiyor (ne kadar akıllı, ne
kadar başarılı olurlarsa olsunlar) ağlıyor, özlüyor, inciniyor. Ama hayata
saygı duyarak yaşamaya devam ediyor.
3-
“Yargılamayın”
Sadece Allah’ın bunu yapmaya hakkı var.
4-
Öldükten sonra Allah (c.c.) ile konuşmak için 2
dakikanız olsa onunla ne konuşurdunuz.
Kitap bitti.
İlk
defa 4. Sorunun cevabını düşündüm. Böyle
bir randevu gerçekten olabilir mi? Allahım, sadece Hz. Musa’ya nasip olan bir
durum, hatta olsun peygamberimiz gibi perde arkasından da olsa…. acaba ne derdim. Düşün düşün düşün…. Sorar mıydım
- Neden dünyada bu kadar kan dökülüyor, çoluk-çocuk ölüyor, acı çekiyor?
- Neden bir yanımız aç-bir yanımız fazlasıyla lüzumsuz, israfkâr tok?
- Kader tamamen alnımızın yazısı mıdır? Alın yazısında boşluk var mıdır? Varsa o boşluğu ben mi kader mi dolduruyor?
Haddimi aşar mıyım, aşar mıydım?
- Neden dünyada bu kadar kan dökülüyor, çoluk-çocuk ölüyor, acı çekiyor?
- Neden bir yanımız aç-bir yanımız fazlasıyla lüzumsuz, israfkâr tok?
- Kader tamamen alnımızın yazısı mıdır? Alın yazısında boşluk var mıdır? Varsa o boşluğu ben mi kader mi dolduruyor?
Haddimi aşar mıyım, aşar mıydım?
Sonra aklıma geldi, duayla “birebir
konuşmuyor muyuz” ? Biz onu duymasak da….
2. madde ise; etrafınıza bakınız,
tablolara (maske diyorum ben) dikkatli bakınız…. Gördünüz mü? Tablonun orjinal halini…..
ve bazen sabırsız olduğum için kendimi sorguladım. Ne olursa olsun zaman geçiyor ve geçen zaman asla geri gelmez. Hayatı buna göre yaşamak lazım.
Dikkatimi çeken bir konu da aslında bizim dinimizde de “her şeyin Allah’tan geldiğini” ama Müslümanlara bakınca “galiba unuttuk” dedirten o gerçeğin Hristiyanlık’ta da olduğu… ama onlar Hz. İsa’ya şükrediyor. Kiliseye yapılan yardımlarda kişilere teslimiyet yok (kitapta öyle görünüyor, gerçekleri sizin yorumunuza bırakıyorum). “Hz. İsa’ya şükrediyorlar, bizi seviyorsun yardımı sen getirdin” gibi.
Aslında Kuran’da da belirtilen kula kul olmama durumu, “her şeyin Allah’tan geldiğini bilmek”, güce tapmamak.
Dünyada var olan gidişata bir bakın... bir de "Kutsalımıza"
Sevgiyle kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder