Hiçbirimiz kötü değiliz... Hiçbirimiz masum da değiliz... Her birimiz ne
isek, oyuz. Kusursuz da değiliz, hatalı kod da değiliz... Hangimiz doğru,
hangimiz yanlış, hangimiz günahkar, hangimiz namusluyuz? Sen mi karar
vereceksin? Ben mi bileceğim. Sen ‘ne’ isen ben de ‘o’yum.
Koskocaman profesör,
karısının yüzünü dayaktan tanınmaz hale getiriyor.
Tinerci Adem, enkazdan çocuk
kurtarıyor.
Din adamı zimmetine para geçiriyor,
hayat kadını böbreğini
bağışlıyor.
Neye göre iyi, neye göre kötü..
Hepimiz önce insanız.
Kusursuz değilim.
Olamam da.
Her birimizin eksikleri, artıları, güzellikleri,
çirkinlikleri, iyiliği, kötülüğü var.
Bazılarımızın derisi siyah, bazılarımızın
beyaz.
Bazılarımız camide, bazılarımız kilisede, bazılarımız Sinagog’da dua
ediyoruz.
Neye inanıyorsak oradayız, neyi seçiyorsak yaşıyoruz.
Ne
doğduğum yeri seçebildim, ne de ailemi...
Sen gibi geldim ben de, ben gibi
gideceksin sen de...
Neyin kavgasındayız o zaman? Neyimi beğenmiyorsun, neyimi eleştirip
duruyorsun. Yoksa kendi gözündeki çapağı
görmeden, karşındakinin gözündeki çapağa mı laf ediyorsun? Aynı
yastığa baş koyan karı koca bile suçlayıp duruyor birbirini.
Hangi devlet daha az aç gözlü ya da hangi millet daha iyi, hangisi
daha kötü? Her insanın içinde siyah ve beyazın olduğu gibi, her topluluğun her
milletin içinde de siyah ve beyaz yan yana. Siyaha mı bakacağız, beyaza
mı? Seninle göz göze geldiğimizde eksilerimize mi bakacağız, artılarımıza mı?
İnsanlara güvenmek istemiyorsan her insanda bulacaksın güvenilmez olanı. Kusur görmek istiyorsan hayatına giren her insanda bulacaksın kusurları. Bunları sende görmek isteyen her insanın da bulacağı gibi.
İnsanlara güvenmek istemiyorsan her insanda bulacaksın güvenilmez olanı. Kusur görmek istiyorsan hayatına giren her insanda bulacaksın kusurları. Bunları sende görmek isteyen her insanın da bulacağı gibi.
Kimse, hiçbir şey tek başına iyi, kötü, güzel, çirkin değil. Düalite
yok. Düailte bir yanılsama. Her şey bir ve tek ise, parçalara ayırmanın
da bir manası yok. Kendimizle olan
kavgamız, dışarıdaki kavgayı yaratıyor. Kendimizden uzaklaştıkça, kendimizden
vazgeçtikçe çevremizdekilerden başlayarak sorunun kaynağına dönüştüğümüzü
farkedemiyoruz. Olduğumuzdan uzaklaşıp olduğumuzu sandığımız kişiyi
oynadıkça mutsuzluğun ateşini besliyor, nedensiz kavgayı başlatıyoruz.
…………….
Aret VARTANYAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder