Artık
eskisi gibi her hafta sonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran
ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum.
Eski
dostlukların da özetini çıkarmaya başladım.
İlişkilerde
tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve gereksiz insanları hayatından
atmak istiyorsun.
.....
Beni
anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum
enerjimi.
İstediğime
istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme hakkını oluşturan yaşamışlık ve
yeterli yas faktörü artık bende de var.
"Ben
demiştim" ,"ben bilirim", "ben zaten anlamıştım",
sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha sorguluyorsun.
İlişkilerini
sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor.
Kötü gün dostlarını belirliyor ve onlara daha çok önem veriyorsun. İyi gün
dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum.
Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa uçuyor ve sadece seninle
birlikte sürüden ayrı düşenler kalıyor.
Zamanın
ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken. Uzun düz
otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin
hedeflerine. Kestirmeleri de öğrendim gide gele.
Boş geçen her saniye değerli artık. Daha yapılacak çok şey var ama, kendimi çok
yormaktan çok hırpalamaktan yana değilim.
Gerektiğinde
"HAYIR" demeyi öğrendim ve bu kelime basta karşındakine kırıcı gelse
de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor. Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı
geldiğinde elinde sadece sevginin kalacağını biliyorum.
Sevgi
paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor. Aileme ve seçtiğim tüm dostlarıma daha
önce göstermediğim sevgi, anlayış ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki
gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu
hatırlanıp anılıyor.
Dostlarıma,
kendimize yemek yapmak hoşuma gidiyor. Mutfak eskiden bir zulüm iken simdi zevk
aldığım mekanlar arasına giriyor. Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi
lezzetimi kendimde yaratabileceğim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm
oluştu.
Sonra
Sezen'in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun.
İste
bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor.
Yaşamışlığın,
görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu kendiliğinden
ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk.
Ne
zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yaşadığına göre değişiyor bu olgunluk
çağına ermek. İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı
hızlandırıyor.
Kendi dünyanın küçüklüğünü
keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok ise yarıyor.
Bir gün hepimizin bu
huzurlu olgunluğu bulmasını diliyorum.
Can
DÜNDAR
Enfes bir yazı, kalemine sağlık....
Sevgiyle kalın…